- Pazarlama Kodları
- Posts
- Marka Körlüğü: Şirketler Neden Kendi Zayıflıklarını Göremez?
Marka Körlüğü: Şirketler Neden Kendi Zayıflıklarını Göremez?
Pazarlamada pahalı ama en az fark edilen problemlerden biri

Bazı markalar neden yıllarca aynı hataları tekrarlar, satış düşerken bile sorunu göremez? Çünkü asıl problem pazarda değil, markanın kendi bakış açısındadır. Başarı, zamanla markaları körleştirir; ekipler aynı şeyleri tekrar eder, müşterinin değiştiğini fark etmez. Bu sayıda, şirketlerin kendi zayıflıklarını neden göremediğini ve bu körlüğün pazarlamada nasıl pahalı hatalara yol açtığını konuşuyoruz.
Ve tabiiki yapay zekâ ve teknoloji dünyasına olup bitenleri en sade haliyle hazırladık.
Hazırsanız, birlikte inceleyelim 👇
🔍 Bu Haftanın Öne Çıkan Haberleri: Yapay Zekâ - Teknoloji
📩 Haftalık Pazarlama, Teknoloji ve Yapay Zekâ Bülteni – 34. Sayı
🗓 Tarih: 14 - 20 Aralık 2025
1) Google Gemini 3 Flash Yayınlandı

Google, yapay zekâ model ailesi Gemini’nin yeni üyesi Gemini 3 Flash’ı duyurdu. Bu model, önceki Gemini sürümlerine göre daha hızlı yanıt veriyor, daha düşük gecikme sağlıyor ve özellikle video, görsel ve metin işleme gibi çok modlu görevlerde performans artışı getiriyor.
2) Google Assistant Yerine Gemini Geçişi 2026’ya Ertelendi
Google, orijinal planına göre 2025 sonunda Android cihazlarda Google Assistant’ı Gemini ile değiştirecekti. Ancak bu geçiş 2026’ya kadar uzatıldı; kullanıcı deneyimini sorunsuz hale getirmek için daha fazla test yapılacak.
3) Cursor AI, Kod İnceleme Startup’ı Graphite’i Satın Aldı
AI kod asistanı Cursor’un arkasındaki şirket Anysphere, kod inceleme startup’ı Graphite’i satın aldı. Bu adımın amacı, yazılım geliştirme sürecindeki iş akışlarını daha hızlı ve hatasız hâle getirmek. Cursor, yazılım ekipleri için artık sadece tamamlayıcı değil, otomatik kod revizyonu yapan bir araç haline geliyo
4) 2025 Tüketici AI Karnesi: ChatGPT ve Gemini Kapışması

Andreessen Horowitz’un (a16z) raporuna göre 2025 yılı, büyük AI modelleri arasında sıkı bir rekabet yılı oldu. ChatGPT hâlâ en yaygın kullanılan model olmasına rağmen kullanıcıların çoğu yalnızca tek bir platform kullanıyor. Google’ın Gemini’si, ücretsiz kullanıcılar için güçlü özellikler sunarken özellikle abonelik tabanlı kullanıcı artışında hız kazandı.
5) AI Yarışında “Öncelik Kod Red” Mesajı (Rekabet Artıyor)
OpenAI’nin, Google’ın Gemini’sinin hız kazandığına dair iç notlarında “kod red” (code red) ilan ettiği iddia edildi. Bu, şirketin ChatGPT’yi hızla iyileştirmek için diğer projeleri (örneğin reklam motoru, AI alışveriş ajanı, AI giyilebilir cihazlar) ertelediğini gösteriyor.
6) Google Search Core Güncelleme ve Gemini AI Modu
Google Search’te Aralık 2025 çekirdek güncellemesi sürdürüldü ve bu sırada Gemini 3 Flash AI Mode arama sonuçlarında etkinleştirildi. Bu, AI destekli aramaların daha derin şekilde arama sonuçlarına gömülmesi anlamına geliyor.
7) OpenAI Yeni Görsel Oluşturma Modelini Duyurdu
8) “Kapasite, Compute, Enerji” Üçgeni Yeniden Gündem
Bu hafta AI altyapı maliyeti tartışmaları tekrar yükseldi: daha büyük modeller, daha yüksek inference maliyeti, daha fazla enerji. Buradaki kritik pazarlama içgörüsü: Yakında “AI özellikli” demek ucuz bir etiket olmayacak. Ürün pazarlamasında “bu AI özelliği size hangi maliyeti düşürüyor?” sorusu standart hale geliyor. (Özellikle B2B SaaS’ta: süre, iş gücü, hata oranı, churn.)
Pazarlama Stratejisi: Marka Körlüğü: İçeriden Bakınca Görünmeyen Gerçekler
İnstagram hesabımda yaptığım anket sonucu böyleydi. Bizde geçen hafta Algısal Fiyatlama konusunu işlemiştik. Bu hafta yeni sayıda da Markaların Zayıflıklarını Neden Göremediğini işliyoruzi Buyrun nedenlerini görelim:
Marka körlüğü, pazarlamada en pahalı ama en az fark edilen problemlerden biri. Çoğu şirket satışlar düştüğünde, reklam performansı zayıfladığında ya da marka algısı erozyona uğradığında sorunu dışarıda arar. Algoritma değişti denir, pazar bozuldu denir, tüketici eskisi gibi değil denir. Oysa çok daha rahatsız edici bir ihtimal vardır: Marka, kendi gerçekliğini artık doğru okuyamıyordur.
Bu körlük genellikle bir anda oluşmaz. Başarıyla başlar. Bir ürün tutar, bir kampanya çalışır, bir dil karşılık bulur. Zamanla bu başarı, şirket içinde bir “doğru”ya dönüşür. Bu noktadan sonra marka artık pazarı gözlemlemez, pazarı kendinden hareketle yorumlamaya başlar. İşte marka körlüğü tam olarak burada başlar. Çünkü şirket, müşteriyi değil; kendi varsayımlarını dinlemeye başlamıştır.
Davranışsal bilimler bu durumu uzun zamandır inceliyor. Confirmation bias, yani doğrulama yanlılığı, insanların mevcut inançlarını destekleyen bilgileri fark edip, çelişenleri görmezden gelme eğilimini tanımlar. Marka içinde bu, şu şekilde çalışır: “Biz zaten böyleyiz, müşterimiz bizi bu yüzden seviyor.” Bu cümle masum gibi görünür ama arkasında büyük bir tehlike barındırır. Çünkü artık gelen her veri bu cümleyi doğrulamak için eğilip bükülür. Negatif geri bildirimler istisna sayılır, satış düşüşleri geçici görülür, algı değişimleri “yanlış hedef kitle” diye açıklanır.
Bir diğer güçlü mekanizma groupthink, yani grup düşüncesidir. Özellikle uzun süredir birlikte çalışan ekiplerde, fikir birliği bir erdem haline gelir. Farklı düşünenler “uyumsuz”, “negatif” ya da “gerçekçi olmayan” olarak etiketlenir. Zamanla ekip içinde sessiz bir filtre oluşur. Herkes bazı şeylerin konuşulmadığını bilir. O konular toplantılarda açılmaz, raporlarda yumuşatılır, sunumlarda paranteze alınır. Marka dışarıdan bakıldığında tutarlı görünür ama içeride gerçeklik daralmıştır.
Sosyolojik açıdan baktığımızda marka körlüğü, kurumsal kimlik ile gerçeklik arasındaki kopuştur. Bir marka kendini nasıl anlatıyorsa, bir süre sonra gerçekten öyle olduğuna inanır. O anlatı şirketin dili, tonu, hatta iç iletişimi haline gelir. Ancak pazar durağan değildir. Tüketici değişir, bağlam değişir, rekabet değişir. Marka ise hâlâ kendi hikâyesinin içinde yaşamaya devam eder. Bu durumda marka artık pazarı gözlemleyen değil, pazara vaaz veren konuma düşer. İşte bu noktada kopuş başlar.
Psikoloji bize şunu söyler: İnsanlar ve kurumlar, kimliklerine yönelik tehditleri fark etmekte zorlanır. Buna identity-protective cognition denir. Bir marka için “biz eskisi kadar çekici değiliz” demek, sadece stratejik bir tespit değil, varoluşsal bir tehdittir. Çünkü marka kendini “yenilikçi”, “samimi” ya da “müşteri odaklı” olarak tanımlıyordur. Bu tanıma ters düşen her veri, bilinçdışı olarak bastırılır. Marka artık gerçeği değil, kendini korur.
Bu körlük en net şekilde pazarlama iletişiminde ortaya çıkar. Markalar sık sık “biz ne anlatmak istiyoruz” ile “insanlar ne anlıyor” arasındaki farkı kaçırır. İçeride çok net görünen mesaj, dışarıda karşılık bulmaz. Ama ekip şunu söyler: “Bence anlatım çok açık.” Bu cümle, marka körlüğünün en klasik göstergelerinden biridir. Çünkü açıklık, anlatanın değil, anlayanın perspektifiyle ölçülür.
Marka körlüğü sadece iletişimde değil, ürün geliştirmede de kendini gösterir. Şirketler bazen müşterinin istemediği özellikleri ısrarla ekler, kimsenin talep etmediği iyileştirmeleri över, gerçek problemleri ise “kullanıcı alışır” diyerek erteler. Burada devreye endowment effect girer. İnsanlar kendi yarattıkları şeye, dışarıdan bakanlara göre daha fazla değer biçer. Marka da kendi ürününe aşırı bağlanır. Ürünün kusurları, markanın gözünde “ayırt edici detaylara” dönüşür.
İşin tehlikeli yanı şu: Marka körlüğü yaşayan şirketler, çoğu zaman kendilerini hâlâ başarılı zanneder. Çünkü kısa vadede bazı metrikler çalışıyor olabilir. Sadık bir çekirdek kitle vardır, eski müşteriler alışkanlıktan almaya devam eder, pazarlama bütçesi hâlâ bir şeyler üretir. Ancak bu, geleceğin satın alındığı anlamına gelmez. Asıl risk, markanın yeni gelen kitleyle bağ kuramamasıdır. Körlük genellikle ilk olarak yeni müşteri tarafında kendini gösterir. Ama şirket bunu “gençler bizi anlamıyor” diye açıklar.
Davranışsal ekonomide bu duruma status quo bias eşlik eder. Mevcut durumu koruma eğilimi, değişimin getireceği belirsizlikten daha güvenli hissettirir. Markalar “çalışan bir şeyi bozmak istemez.” Ancak çoğu zaman çalışan şey artık sadece geçmişte çalışmıştır. Pazar değiştiğinde, eski doğrular yeni yanlışlara dönüşebilir. Ama körlük bunu görmeyi engeller.
Marka körlüğünün en sinsi tarafı, veriye rağmen devam edebilmesidir. Çünkü veri de yorumlanır. Aynı dashboard’a bakan iki ekipten biri alarm görürken, diğeri “fena değil” diyebilir. Hangi hikâyeyi anlatmak istiyorsan, veriyi o hikâyeye uydurmak mümkündür. Bu yüzden marka körlüğü sadece sezgisel değil, analitik ortamlarda da yaşanır. Sayılar konuşur ama hangi sorunun sorulduğu daha belirleyicidir.
Algısal fiyatlamada fiyatın zihinde yazıldığını konuşmuştuk. Marka körlüğünde ise gerçeklik zihinde yeniden yazılır. Şirket, pazarın değil; kendi iç anlatısının gerçek olduğuna inanır. Bu noktada en büyük kırılma genellikle dış bir gözle gelir. Yeni bir yönetici, bağımsız bir danışman, farklı bir pazarla temas, bazen de sert bir kriz… Çünkü içeriden bakıldığında körlük fark edilmez; körlük zaten bakışın kendisidir.
Sağlıklı markalar bu yüzden sürekli kendine şu soruyu sorar: “Bizim sandığımız şey, gerçekten dışarıda da böyle mi?” Bu soru rahatsız edicidir ama hayati önemdedir. Körlüğü aşmanın yolu daha çok toplantı yapmak değil, farklı perspektifleri sistemli olarak içeri almaktır. Gerçek müşteri diliyle yüzleşmek, iç ekipte çelişkiye alan açmak, varsayımları test etmek… Bunlar yapılmadığında marka, kendi yankı odasında kaybolur.
Eğer bir marka sürekli aynı mesajı anlatıyor ama karşılığı giderek zayıflıyorsa, sorun anlatımda değil; algı ile gerçeklik arasındaki kopuştadır. Marka körlüğü tam olarak bu kopuştur. Görmek istemediğini görmemek, duymak istemediğini duymamak ve sonunda “pazar bizi anlamıyor” demek. Oysa çoğu zaman pazar gayet net konuşuyordur; marka dinlemiyordur.
Bu noktada asıl soru şudur: Markanız bugün kendini nasıl görüyor ve müşteriniz sizi gerçekten nasıl görüyor? Bu iki resim arasında ne kadar fark var? İşte bu fark, ya sürdürülebilir büyümenin önündeki en büyük engeldir ya da doğru okunduğunda en büyük fırsat.
Eğer bu kör noktaları markanız özelinde netleştirmek, dışarıdan objektif bir gözle hangi varsayımların sizi geride tuttuğunu görmek istiyorsanız, bunu birebir konuşmak en sağlıklı yol. Aşağıdaki formdan 1’e1 görüşme talebi bırakabilirsiniz. Markanızın güçlü olduğu kadar görmediği zayıf noktalarını da birlikte ortaya çıkaralım.
1’e 1 strateji görüşme formunu doldur.
Bülteni daha da geliştirmemiz için önerileriniz ya da eklenmesini istediğiniz konular varsa bizimle paylaşmaktan çekinmeyin. Her hafta daha iyisini sunabilmek için sizin geri bildirimleriniz bizim için çok değerli. Bu bültenin size değer kattığını düşünüyorsanız, işine yarayacağını düşündüğünüz bir arkadaşınıza ileterek onun da bu bilgilerden faydalanmasını sağlayabilirsiniz. Birlikte büyüyelim, gelişelim. Okuduğunuz için teşekkür, haftaya yeni sayıda görüşmek üzere… Miran / Pazarlama Kodları Ekibi |
Reply