- Pazarlama Kodları
- Posts
- Bugünden İtibaren Artık Eski Şekilde Çalışmayacaksınız
Bugünden İtibaren Artık Eski Şekilde Çalışmayacaksınız
ChatGPT Yardımıyla Ürün Satın Alma Dönemi Başladı
Merhaba,
Teknoloji dünyası bu hafta hız kesmedi. Bir yanda Anthropic ve IBM’in kurumsal yapay zekâ için el sıkışması, diğer yanda MrBeast’in “yaratıcılar için karanlık günler gelebilir” uyarısı… 19 yaşındaki bir gencin Google yöneticilerinden yatırım aldığı yapay zekâ girişimi Supermemory, Adobe’nin tatil sezonu için öngördüğü %520’lik yapay zekâ destekli alışveriş artışı ve Jeff Bezos’un “milyonlar yakında uzayda yaşayacak” çıkışı derken gündem zaten yoğundu. Buna bir de OpenAI’ın DevDay 2025 etkinliğinde tanıttığı AgentKit ve ChatGPT’nin ürün önerileri özelliği eklendi. Artık yapay zekâ sadece fikir değil, iş dünyasının günlük akışını şekillendiren bir güç haline geliyor.
Ama bu haftanın bülteni yalnızca teknolojiden ibaret değil.
Pazarlama bölümünde, Oatly’nin “bir bitkisel süt markasından manifestoya dönüşen” hikâyesine odaklandık. Bir markanın kültürle, değerlerle ve tüketici ideolojisiyle nasıl bütünleşip koca bir endüstriye meydan okuyabileceğini inceledik.
Hazırsanız, birlikte derinleşelim. 👇
🔍 Bu Haftanın Öne Çıkan Haberleri
📩 Haftalık Pazarlama, Teknoloji ve Yapay Zekâ Bülteni – 28. Sayı
🗓 Tarih: 05 - 11 Ekim 2025
1. OpenAI DevDay 2025: AgentKit ile Yapay Zekânın Gerçek Kullanım Çağı
OpenAI, DevDay 2025’te tanıttığı AgentKit ile artık sadece yapay zekâ modelleri geliştiren bir şirket olmaktan çıkıp, şirketlerin ve geliştiricilerin doğrudan işine dokunan bir “altyapı sağlayıcısı” haline geçtiğini gösterdi. Buradaki en önemli nokta, yapay zekâyı bir demo aracı olmaktan çıkarıp günlük iş süreçlerine gömmenin artık çok daha kolay hale gelmesi.
Agent Builder, sürükle-bırak ile çok ajanlı iş akışları kurmaya izin veriyor. Yani bir müşteri destek ajanı, bir envanter takip ajanı ve bir ödeme süreci ajanını tek ekranda birbirine bağlayabiliyorsunuz. Normalde haftalarca yazılım geliştirme gerektiren bir süreç, dakikalara iniyor. Bu, özellikle küçük-orta ölçekli şirketler için devrim niteliğinde çünkü büyük teknik ekiplere gerek kalmadan kendi “otomasyon ekosistemlerini” kurabilecekler.
Connector Registry, işin güvenlik ve entegrasyon tarafını çözüyor. Bugüne kadar şirketlerin en büyük sorunu, yapay zekâyı kendi veri tabanına, CRM’ine ya da ERP’sine güvenli biçimde bağlayamamasıydı. OpenAI, tüm bu bağlantıları tek bir panelden yönetilebilir hale getirerek yapay zekâ ajanlarını işin merkezine sokuyor. Bu, markaların müşteri verisi veya stok verisiyle çalışan ajanlarını güvenle hayata geçirebileceği anlamına geliyor.

ChatKit ise kullanıcı deneyimi açısından kritik. Artık bir şirket kendi uygulamasının içine “gömülü bir ChatGPT” yerleştirebilecek. Örneğin bir e-ticaret uygulamasında kullanıcıya “Benim için kışlık mont öner” dediğinizde, uygulama içindeki yapay zekâ sadece cevap üretmekle kalmayacak, doğrudan ürünleri gösterecek ve satın alma yolculuğunu başlatacak. Bu, yapay zekânın müşteri yolculuğunun tam ortasına oturduğu bir dönemin işareti.
Son olarak, Evals tarafında gelen yenilikler ajanın gerçekten işe yarayıp yaramadığını ölçmeye odaklanıyor. Yani geliştiriciler artık sadece “doğru cevap üretti mi?” değil, “bu ajanın sürece katkısı ne oldu, yanıtın hızı iş akışını nasıl etkiledi?” gibi daha işlevsel metriklerle sistemi sürekli optimize edebilecekler.
Kısacası, OpenAI bu hamleyle “yapay zekâ çağının SDK’sını” çıkarmış oldu. Bu, tıpkı internetin ilk dönemlerinde API’lerin yaygınlaşması gibi, önümüzdeki yıllarda her markanın kendi ajan ekosistemini kurmasına zemin hazırlıyor. Uzun vadede bu, pazarlama ve müşteri deneyimi stratejilerini de kökten değiştirecek. Detaylar
Everything shipped at DevDay [2025] 🧵
— OpenAI (@OpenAI)
10:31 PM • Oct 6, 2025
2. Jeff Bezos: “Milyonlar uzayda yaşayacak”

Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, yakın gelecekte milyonlarca insanın uzayda yaşayabileceğini iddia etti. Ona göre, uzay kolonileri sanıldığı kadar uzak değil. Bu vizyon, hem teknoloji şirketlerini hem de devletleri uzay yatırımlarını hızlandırmaya teşvik ediyor.
3. Vibe Kodlama Girişimi Anything, İlk İki Haftasında 2 Milyon Dolar Yatırım Aldı
Yeni nesil kodlama platformu Anything, yalnızca iki hafta içinde 2 milyon dolar yatırım topladı. Girişim, kod yazmayı daha erişilebilir ve hızlı hale getirmeyi hedefliyor. Özellikle genç geliştiriciler ve startup kurucuları için düşük bariyerli bir çözüm sunmasıyla dikkat çekiyor.
4. MrBeast: Yapay Zekâ, Yaratıcıların Geçim Kaynağını Tehdit Ediyor
YouTube’un en popüler içerik üreticilerinden MrBeast, yapay zekâ ile üretilen içeriklerin, bağımsız yaratıcıların gelirlerini düşürme riski taşıdığını söyledi. Yaratıcı ekonominin geleceğinde yapay zekâ ve insan emeğinin dengesinin nasıl kurulacağı büyük bir tartışma konusu haline geliyor.
5. 9 Yaşındaki Bir Genç, Yapay Zekâ Bellek Girişimi Supermemory’yi Kurdu
Henüz 19 yaşında olan bir girişimci, Google yöneticilerinden yatırım almayı başardığı yapay zekâ destekli hafıza teknolojisi geliştiren Supermemory girişimini kurdu. Bu teknoloji, insan hafızasını destekleyen bir yapay zekâ asistanı olarak tanımlanıyor. Eğitimden profesyonel hayata kadar, kişisel bilgilerin hatırlanmasını kolaylaştırmayı amaçlıyor.
6. Adobe: 2025 Tatil Sezonunda Yapay Zekâ Destekli Alışveriş %520 Artacak

Adobe’nin tahminlerine göre bu yıl ABD tatil döneminde yapay zekâ destekli online alışveriş artış gösterecek. Şirket, kişiselleştirilmiş öneriler, görsel arama ve otomatik sepet tamamlama gibi teknolojilerin tüketici davranışlarını ciddi biçimde dönüştürdüğünü söylüyor. Bu durum, e-ticaret markaları için yeni fırsatlar anlamına geliyor.
7. AMD, Milyarlarca Dolarlık Çip Anlaşmasına İmza Attı
AMD, yapay zekâ destekli çip üretiminde pozisyonunu güçlendirmek için milyarlarca dolar değerinde yeni bir anlaşmaya vardı. NVIDIA’nın domine ettiği pazarda AMD’nin bu hamlesi, rekabeti daha da artıracak gibi görünüyor.
8. Genç Zihinler Uygulaması, Çocukların Çevrimiçi Ortamda Güvenliğini Artırıyor
Yeni geliştirilen Genç Zihinler uygulaması, çocukların internet ortamında güvenle öğrenmesini ve sosyalleşmesini sağlamak için tasarlandı. Ebeveynlere kontrol imkânı sunarken, çocuklara güvenli bir dijital öğrenme ortamı sağlıyor.
9. Anthropic ve IBM’den Stratejik Ortaklık
Anthropic, kurumsal yapay zekâ çözümlerini daha geniş kitlelere ulaştırmak için IBM ile güçlerini birleştirdi. Bu ortaklık sayesinde, özellikle güvenli ve etik yapay zekâ kullanımına yönelik yeni çözümler geliştirilmesi planlanıyor. IBM’in kurumsal altyapısı ile Anthropic’in model geliştirme kabiliyeti birleşince, büyük şirketlere yapay zekâyı güvenle entegre etme fırsatı doğuyor.
10. Trump’tan Çin’in Nadir Element Kısıtlamalarına Karşı Misilleme
Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki ihracat kısıtlamasına karşılık, Trump yönetimi %100’e varan gümrük vergileriyle karşılık vermeyi planlıyor. Bu durum, küresel teknoloji tedarik zincirinde yeni bir gerilim dalgası yaratabilir.
11. Instagram CEO’su Adam Mosseri, MrBeast’e Yanıt Verdi

Adam Mosseri, MrBeast’in yapay zekâ endişelerine yanıt vererek “Evet, uyum sağlamak gerekecek ama bu yeni normalin bir parçası” dedi. Ona göre, yapay zekâ içerik üretimini dönüştürse de, insan yaratıcılığını tamamen ortadan kaldıramaz. Evet buna biz de katılıyoruz hatta insan becerisi isteyen işler daha da kıymetlenecektir.
12. Intel’den 18A Çip Teknolojili Yeni İşlemci

Intel, en son 18A yarı iletken teknolojisini kullanan yeni nesil işlemcisini tanıttı. Bu çip, hem enerji verimliliği hem de yapay zekâ uygulamalarındaki performansıyla dikkat çekiyor. Şirket, rekabeti hızlandıracak önemli bir adım atmış oldu.
13. Figma ve Google’dan Stratejik Ortaklık: Gemini AI Geliyor
Figma, tasarım platformuna Google’ın Gemini AI teknolojisini entegre ediyor. Bu entegrasyon, tasarımcıların iş akışlarını hızlandıracak ve otomatik önerilerle yaratıcılığı destekleyecek. Tasarım sürecinde yapay zekâ entegrasyonunun etkisini artıracak önemli bir gelişme.
14. Amazon Pharmacy, İlaç Otomatlarını Hayata Geçiriyor

Amazon, eczacılık hizmetlerinde yeni bir dönemi başlatıyor. Şirket, reçeteli ilaçların otomatlar aracılığıyla dağıtılacağı yeni bir sistem üzerinde çalışıyor. Bu, hem erişimi kolaylaştıracak hem de sağlık sektöründe önemli bir dönüşüm başlatabilir.
15. Square’den Yapay Zekâ Destekli Sesli Sipariş ve Bitcoin Entegrasyonu

Square, restoranlar için yapay zekâ destekli sesli sipariş sistemini tanıttı. Ayrıca Bitcoin ödemelerini işleyen entegre bir çözüm de duyurdu. Hem ödeme sistemlerinde hem de müşteri deneyiminde yeni bir dönem başlatıyor.
16. Google, AI Vibe Kodlama Uygulaması Opal’ı 15 Ülkede Daha Kullanıma Sundu

Pazarlama Stratejisi: OATLY Markasının Sıradışı Hikayesi ve Pazarlama Stratejisi
Oatly’nin hikâyesi, aslında bir ürün inovasyonundan çok, bir kültürel pozisyon alma dersi.
1990’ların ortasında İsveç’te doğan bu marka, yulaf sütünü icat eden Lund Üniversitesi profesörü Rickard Öste tarafından kuruldu. Ama Oatly’yi asıl farklı kılan, bir bilim insanının buluşunu bir “protesto markası”na dönüştüren iletişim tarzıydı.
Oatly, sadece “inek sütüne alternatif” olmadı; aynı zamanda süt endüstrisine açıkça meydan okuyan bir ideolojiye dönüştü.
“It’s like milk but made for humans”
Bu slogan ilk çıktığında, sadece dikkat çekici bir pazarlama cümlesi gibi görünüyordu. Ama Oatly bununla “süt = doğallık” inancına saldırdı.
Bu cesaret, 2014’te İsveç süt lobisinin Oatly’e dava açmasına yol açtı.
Ama Oatly bunu bir PR krizine değil, pazarlama fırsatına çevirdi.
Davayı reklam haline getirdi. Gazetelere “Süt endüstrisi bize dava açtı çünkü dürüstüz” başlıklı tam sayfa ilanlar verdi.
Tüketici gözünde bir “hakikat anlatıcısı”, “isyan eden dürüst marka” konumuna yükseldi.

Oatly’nin iletişim stratejisi bir kampanya değil, ideolojik bir metin gibiydi.
Reklam metinleri bile manifestoya benziyordu:
“Bu metni yazarken uçakla seyahat etmedik.”
“Bu süt değil. Ama senin için daha iyi.”
“Biz kusursuz değiliz, ama deniyoruz.”
Bu tarz metinler, markayı “ahlaki üstünlük” değil “ahlaki samimiyet” alanına taşıdı.
Yani markanın gücü kusursuzlukta değil, dürüstlükteydi.
Bugün birçok sürdürülebilirlik markası ‘yeşil’ olmaya çalışırken Oatly ‘gerçek’ kalmayı tercih etti.
Kendini savunmadı, açıkça eleştirdi:
“Ambalajlarımız hâlâ tam sürdürülebilir değil ama üzerinde çalışıyoruz.”
Bu dil, “ahlaki yorgunluk” yaşayan yeni nesil tüketiciyle güçlü bir duygusal bağ kurdu.
Çünkü tüketiciler artık markalardan kusursuzluk değil, insanlık bekliyor.
Oatly’nin büyüme stratejisi, toplumu ikiye bölmekti.
Evet, bilinçli bir şekilde “biz” ve “onlar” yarattı. Süt içenler ve süt karşıtları.
Ama bunu nefretle değil, mizahla yaptı. Reklamlarında büyük beyaz fontlarla sadece “Wow, no cow!” yazıyordu.
Bu kadar. Bir sloganla “statü sembolü” değil, “ideolojik sembol” yarattı.
Tüketici davranışı açısından bu, sosyal kimlik teorisiyle açıklanabilir:
İnsanlar kendilerini bir gruba ait hissetmek ister. Oatly, bu grubu “süt içmeyenler” üzerine kurdu. Ve bunu çevre, sağlık, etik, gezegen gibi konuların merkezinde konumlandırdı.
Kısacası Oatly bir ürün değil, sosyokültürel kimlik sattı.
Bu kimliğin parçası olmak, artık sadece süt seçimi değil, bir duruş göstermekti.
Ters Köşe Mizah + Aktivizm
Oatly’nin dili, klasik FMCG (hızlı tüketim) markalarının tamamen dışında.
Kurumsal değil, “amatör” görünümlü.
Grafik tasarımlar el yazısı gibi, metinler günlük konuşma tonunda, sanki “pazarlamacı değil insan” yazmış gibi. Bu sayede marka, kurumsal güven değil, duygusal yakınlık üretti.
Bu tarz, davranışsal ekonomide “işlem maliyetini düşüren marka dili” olarak tanımlanır:
Tüketici mesajı okurken zihinsel efor harcamaz. Hızlı, samimi, dürüst.
Ama bu “amatörlük”, profesyonel olarak planlanmış bir stratejidir.
Oatly’nin CEO’su Toni Petersson bu konuda şöyle demişti:
“Reklamcı değiliz. Hikâye anlatıcı da değiliz. Biz sadece insanız.”
Oysa bu cümle, Oatly’nin tüm pazarlama başarısının özüdür. Çünkü Oatly, “kurumsal insansızlık” döneminde insan gibi konuşabilen marka olmayı başardı.
Oatly’nin patlaması 2018’de başladı. ABD’de Starbucks menüsüne girdiğinde markanın satışları 3 kat arttı. Ama asıl büyüme, sosyal medyada “Oatly bulabildim!” paylaşımlarıyla geldi. Yani ürün değil, erişimsizlik pazarlaması yaptı. Kıtlık hissi, tüketicinin markaya olan arzusunu büyüttü.
Bu, klasik FOMO (Fear of Missing Out) etkisidir. Oatly, “her yerde bulunabilir marka” olmak yerine “herkesin peşinde olduğu marka” oldu. Satın almayı bir eylem değil, bir “ödül” haline getirdi.
Oatly üç temel psikolojik prensibi ustalıkla kullandı 👇
Kendini Ayırma (Distinctiveness):
Marka konumunu tamamen süt karşıtlığı üzerine kurarak, rakiplerinden net şekilde ayrıştı.Bilişsel Tutarlılık:
Tüketici “süt içmemeliyim çünkü doğaya zarar” düşüncesine girdikten sonra, Oatly alarak kendi ahlaki dengesini sağladı.Sosyal Kanıt:
Ünlü kahve zincirlerinin menülerinde yer alması, tüketicinin gözünde “sosyal onay” yarattı.
Yani Oatly sadece etik bir tercih değil, cool bir tercih haline geldi.
Eleştirilere Rağmen Güçlenen Marka
Ironik biçimde Oatly, eleştirildikçe güçlendi.
Bazı vegan topluluklar bile markayı “fazla ticarileşmekle” suçladı.
Ama Oatly bu eleştirileri de “açık mektup” tarzında paylaştı.
“Biz mükemmel değiliz. Ama kimseyi kandırmıyoruz.” dedi.
Bu yaklaşım, psikolojik sahiplenme yaratır:
Tüketici markayı eleştirir ama bırakmaz. Çünkü markayı artık kendi kimliğinin parçası yapmıştır.
Pazarlama Açısından Dönüm Noktası
Oatly bugün marka değerini artırıp piyasada güçlü bir konuma sahip olduysa, bu sütü değil,bir davranış değişikliğini sattığı içindir.
İnsanlara şunu dedirtti:
“Ben artık süt içmiyorum Oatly içiyorum.”
Bu cümle bir satın alma değil, kimlik deklarasyonudur.
Siz de markanız için Oatly’den birkaç temel dersi çıkarabilirsiniz 👇
İnsanlar artık ürün değil, değer satın alıyor.
Dürüstlük, mükemmellikten daha etkili bir pazarlama stratejisi.
Kutuplaşmadan korkmayın; doğru kurgulanırsa en güçlü topluluk bağını yaratır.
Ürün kıtlığı, pazarlama stratejisinin bilinçli bir parçası olabilir.
Markanızın sesi, kurumsal değil, “insan sesi” gibi çıkmalı.
Oatly’nin başarısı, bir reklam kampanyası değil; bir inanç sistemi kurması.
Ve her güçlü marka, sonunda bir inanca dönüşür.
Birçok marka sahibiyle yaptığımız görüşmelerde ortak bir cümle geçiyor “Aslında her şey fena gitmiyor ama bir şey eksik.” İşte tam o “bir şey”, genellikle dışarıdan fark edilen ama içeriden görülmeyen o stratejik boşluktur.
Reklam performansı düşer, hedef kitleyle bağ zayıflar, ürün değerinin anlaşılmadığı hissedilir. Ama bu belirtiler genellikle bir sonuçtur asıl neden; stratejinin net olmaması, iletişimin yanlış noktaya temas etmesi veya markanın artık eski hikâyesine sığmamasıdır.
Biz, birebir görüşmelerde tam olarak bu noktayı buluyoruz.
Birlikte masaya oturduğumuzda çoğu zaman sorun, daha cümle tamamlanmadan çözülür hale geliyor. Çünkü siz işinizin içindesiniz biz ise dışarıdan bakarak “neyin aslında eksik olduğunu” görünür kılıyoruz.
Ve çoğu zaman tek bir doğru tespit, bütçe artışından çok daha fazla sonuç getiriyor.
Bir kampanyayı, bir stratejiyi, hatta bir markayı tamamen başka bir seviyeye taşıyor.
Eğer siz de “aslında doğru yoldayız ama tam oturmuyor” diyorsanız, belki de eksik olan şey yeni bir bakış açısıdır. Birlikte bakarız, neyi nasıl farklı yaparsak daha çok sonuç alırız, birlikte çıkarırız. Kafanızdaki soruları, markanıza özel hedefleri ve yapılması gerekenleri birlikte netleştirmek isterseniz, buradan 1-1 görüşme için başvurabilirsiniz:
Bülteni daha da geliştirmemiz için önerileriniz ya da eklenmesini istediğiniz konular varsa bizimle paylaşmaktan çekinmeyin. Her hafta daha iyisini sunabilmek için sizin geri bildirimleriniz bizim için çok değerli. Bu bültenin size değer kattığını düşünüyorsanız, işine yarayacağını düşündüğünüz bir arkadaşınıza ileterek onun da bu bilgilerden faydalanmasını sağlayabilirsiniz. Birlikte büyüyelim, gelişelim. Okuduğunuz için teşekkür, haftaya yeni sayıda görüşmek üzere… Miran / Pazarlama Kodları Ekibi |
Reply